Türkiye'de Basın Özgürlüğü Alarm Veriyor! Sansür ve Gözaltılar Artıyor
Gündem

Türkiye'de Basın Özgürlüğü Alarm Veriyor! Sansür ve Gözaltılar Artıyor


03 May 20255 dk okuma6 görüntülenmeSon güncelleme: 19 May 2025

Türkiye'de basın özgürlüğü son dönemde ciddi bir tehdit altında. Gazetecilere yönelik artan baskılar, gözaltılar, yayın yasakları ve medya kuruluşlarına uygulanan sansür, ülkedeki ifade özgürlüğünü tehlikeye sokuyor. Muhalefet milletvekillerinin soru önergeleri, ulusal ve uluslararası gazetecilik kuruluşlarının tepkileri, yaşanan ihlallerin vahametini gözler önüne seriyor.

Siber Güvenlik Kanunu ve Basın Özgürlüğü

TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilen Siber Güvenlik Kanunu, her ne kadar bazı düzenlemeler içerse de, gazetecilerin haber kaynaklarını gizleme haklarını tehdit edebilecek nitelikte. Kişi haberleşmesinin izlenmesini sağlayan araçlarla tamamlanması, gazetecilerin özgürce haber yapma imkanını kısıtlayabilir. CHP Karabük Milletvekili Cevdet Akay, Siber Güvenlik Kanunu Teklifi'nin, ifade özgürlüğü ve dijital haklar açısından tehlikeler barındırdığını açıkladı. Teklifte kullanılan "algı yaratılması" ve "veri ihlali" gibi ifadeler, hangi eylemlerin cezalandırılabileceği konusunda netlik sunmuyor. Bu durum, eleştirel içerik üreten gazetecilerin ve sosyal medya kullanıcılarının baskı altına alınmasına yol açabilir.

CHP'li Akay, yasanın satır arasından ifade özgürlüğüne sansür, gazetecilere ceza çıktığını savunuyor. Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Siber Güvenlik Başkanlığı'nın Cumhurbaşkanlığı'na bağlanması ve AKP'nin Meclis'e Siber Güvenlik Kanunu Teklifi sunması, bu endişeleri daha da artırıyor. Teklifte Siber Güvenlik Başkanlığı'na "hakim kararı olmaksızın arama ve el koyma yetkisi" ve "veri sızıntısı olmadığı halde bu yönde algı oluşturmaya hapis cezası" getirilmesi, basın özgürlüğü açısından ciddi bir tehdit oluşturuyor.

Muhalefetin Soru Önergeleri ve Tepkiler

Son üç ayda, muhalefet milletvekillerinin iktidara yönelttiği soru önergelerinin temelinde, internete yönelik bant daraltma pratiği, eleştirel TV'lerin yüz yüze kaldığı yayın lisansı iptali tehlikesi, BirGün gazetesi yöneticilerinin gözaltına alınması ve TRT'ye yönelik yayın lisansı iddiaları yer alıyor. CHP Genel Başkan Yardımcısı Ulaş Karasu, İBB'ye yönelik soruşturma ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun gözaltına alınmasının ardından özellikle İstanbul genelinde etkili olan 42 saatlik bant daraltma kısıtlamasını Ulaştırma ve Altyapı Bakanı'na sordu. CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu, BirGün gazetesinin üç yöneticisine yönelik gözaltıları Adalet Bakanı Tunç'a sordu. DEM Parti Diyarbakır Milletvekili ve TBMM Dijital Mecralar Komisyonu Üyesi Sevilay Çelenk, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy'a "TRT'ye ait Tabii platformunun RTÜK'ten yayın lisansı almadığı iddiası doğru mudur?" sorusunu yöneltti.

Uluslararası gazetecilik kuruluşları da Türkiye'deki basın özgürlüğü ihlallerine karşı güçlü tepki gösteriyor. Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF),İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun 27 Ocak'ta yaptığı basın toplantısını haberleştiren gazetecilere ve medya kuruluşları hakkında soruşturma başlatılması, kitlesel eylemleri izleyen foto muhabirlerin tutuklanması, gözaltına alınması veya polis şiddetine maruz kalması, CHP kitlesel mitinglerine yönelik yayınlar nedeniyle RTÜK eleştirel kanallara yönelik yayın durdurma dahil çok ağır cezalar kesmesine, bu süreçte 42 saatlik bant daraltmayla iletişimin kısıtlanması gibi ihlallere karşı sert eleştirilerde bulunuyor.

  • Gazetecilere yönelik şiddet ve gözaltılar
  • Medya kuruluşlarına uygulanan sansür
  • İnternet erişimine getirilen kısıtlamalar
  • Yayın yasakları

Adalet Bakanı'nın Açıklamaları ve Gerçekler

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, iktidara yönelik hukuk devletine ilişkin eleştiriler yoğunlaştıkça kamuoyu önünde düzenli şekilde hukuk devletinden dem vuruyor. Ancak İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu helindeki kitlesel eylemleri izlerken toplu şekilde tutuklanan gazetecilerin dosyasını uyarılar üzerine "baktırmasıyla, medya temsilcilerinin tahliye edilmeleri bir oldu. Bakan Tunç, RSF Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'ni "tarafsız" bulmadığı gibi gazetecilere yönelik polis operasyonlarını "gazetecilik"ten saymıyor. Bu durum, hükümetin basın özgürlüğüne bakış açısını net bir şekilde ortaya koyuyor.

Bakan Tunç, "Gazetecilerin tutuklanmasını kimse istemez. Gazetecilerimiz toplumu bilgilendirmek için görev yapan kişiler ama orada gazeteci olarak bulunup şiddet eylemine katılmışsa o zaman yargı, dosyasındaki durum nedir bilmemiz mümkün değil…" şeklinde açıklamalarda bulunsa da, gazetecilerin sadece haber yaptıkları için gözaltına alınması ve tutuklanması, bu açıklamalarla çelişiyor. Bakan Tunç'un "hukuk devleti" vurgusu yaparken, gazetecilere yönelik baskıları görmezden gelmesi, kamuoyunda tepkilere neden oluyor.

Türkiye'de basın özgürlüğü alarm veriyor. Gazetecilere yönelik baskılar, gözaltılar, yayın yasakları ve medya kuruluşlarına uygulanan sansür, ülkedeki ifade özgürlüğünü tehdit ediyor. Hükümetin basın özgürlüğüne saygı duyması, gazetecilerin özgürce haber yapabilmelerini sağlaması ve medya kuruluşlarına uygulanan baskılara son vermesi gerekiyor. Aksi takdirde, Türkiye'de demokrasinin ve hukukun üstünlüğünün sağlanması mümkün olmayacaktır.