Medyaradar analisti Atilla Akar, olası İstanbul depremi ve bugüne kadar izlenen deprem önlem politikalarını sert bir dille eleştirdi. Akar, "Ölen ölür kalan sağlar bizimdir" anlayışının hakim olup olmadığını sorgularken, kentsel dönüşümün amacından saptığını ve rant odaklı hale geldiğini savundu.
Deprem Tartışmaları Yanlış Eksende Mi İlerliyor?
Akar, deprem tartışmalarının yanlış bir eksende ilerlediğini belirterek, "Deprem olur mu olmaz mı, hangi fayda olur ya da kaç şiddetinde olur?" gibi soruların ötesine geçilmesi gerektiğini vurguladı. Asıl odaklanılması gerekenin, şehrin nasıl düzenleneceği, ıslah edileceği ve yeni bir kent politikası üretilmesi olduğunu ifade etti.
1999 depreminden bu yana geçen 25 yılda somut adımlar atılmadığını savunan Akar, "25 senede hazırlanmadıysan bundan sonra nasıl hazır olacaksın?" diye sordu. Bu durumun rant alanları yaratma amaçlı bir korkutma taktiği olup olmadığından şüphelendiğini dile getirdi.
Kentsel Dönüşüm Kimleri Zengin Etti?
Kentsel dönüşümün ev fiyatlarını ve kiralarını artırmaktan, müteahhitleri daha da zenginleştirmekten başka bir işe yaramadığını savunan Akar, ortaya çıkan yapıların estetikten uzak, dev mezar taşlarına benzediğini belirtti. Bu dönüşümün sosyal bir anlayışa göre düzenlenmediğini ve sadece zenginlere hizmet ettiğini ifade etti.
- Kentsel dönüşümün amacı saptı.
- Sadece zenginlere ve yabancılara hizmet ediyor.
- Estetikten uzak, çirkin yapılar ortaya çıktı.
İstanbul Depremi Ulusal Güvenlik Sorunu Mu?
Akar, İstanbul depreminin bir "ulusal güvenlik meselesi" olduğunu kabul etmekle birlikte, bu konunun bugüne kadar yeterince önemsenmediğini savundu. Sadece askeri meselelerin ulusal güvenlik olarak görülmesinin yanlış olduğunu belirten Akar, ağır bir İstanbul depremi yaşanması halinde ülkenin bir "beka sorunu" ile karşı karşıya kalabileceğini ifade etti.
"İstanbul biterse Türkiye biter" diyen Akar, yabancı güçlerin ülkeye çökeceğini ve ülkenin anahtarının onlara verilmesi gerekeceğini vurguladı.
"Ölen Ölür, Kalan Sağlar Bizimdir" Anlayışı Mı Hakim?
Akar, toplum ve yönetim olarak başımıza bir felaket gelmedikçe akıllanmayan bir zihniyet yapımız olduğunu belirterek, abuk sabuk gündemlerden gerçek gündemlere yoğunlaşılamadığını ifade etti. Görünen tek politikanın "Ölen ölür kalan sağlar bizimdir" politikası olduğunu savundu ve vebalin algı sorunu yaşayanların boynuna olduğunu söyledi.
Atilla Akar'ın bu çarpıcı analizi, İstanbul depremi gerçeğini bir kez daha gözler önüne seriyor. Yetkililerin ve toplumun bu konuda daha bilinçli ve sorumluluk sahibi davranması, olası bir felaketin etkilerini en aza indirmek için hayati önem taşıyor. Aksi takdirde, Akar'ın dile getirdiği "Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir" anlayışı acı bir gerçekliğe dönüşebilir.