
Katar Heyeti Kazası Mısır'da: Kader mi, Tesadüf mü? Şok Detaylar!
Katar heyetinin Mısır'da geçirdiği trafik kazası, sadece bir kaza mı, yoksa daha derin anlamlar mı taşıyor? Bu elim hadise, İslam coğrafyasının karmaşık siyasi yapısı ve kader ortaklığı içinde olan Mısır ve Türkiye'nin benzer kırılma noktalarını akıllara getiriyor. Kazanın ardındaki sır perdesi aralanırken, iki ülkenin geçmişten günümüze yaşadığı siyasi çalkantılar ve suikastlar mercek altına alınıyor.
Mısır ve Türkiye: Kader Ortaklığı mı?
Mısır ve Türkiye, tarihin farklı dönemlerinde benzer siyasi süreçlerden geçmiş iki önemli İslam ülkesi. Mısır'ın 1952'de yaşadığı darbe ve Türkiye'deki 1960 darbesi, her iki ülkenin de siyasi kaderini derinden etkilemiştir. Her iki darbe de, halkın iradesine karşı yapılan müdahaleler olarak tarihe geçmiştir. Mısır'da Cemal Abdülnasır'ın liderliğindeki darbe, Türkiye'de ise 27 Mayıs darbesi, ülkelerin siyasi yönünü değiştirmiş ve derin travmalara yol açmıştır.
Mısır'da Müslüman Kardeşler hareketinin bastırılması ve Türkiye'de Milli Nizam ve Milli Selamet partilerinin yaşadığı engellemeler, her iki ülkenin de benzer kader çizgilerini takip ettiğini göstermektedir. 2013'te Muhammed Mursi'ye yapılan darbe, Türkiye'nin 1980 sonrası dönemine benzer bir "demokrasi kılıfı altında tahakküm" sürecini başlatmıştır. Bu durum, İslam coğrafyasında irade gasplarının aynı el tarafından, farklı maskelerle yapıldığını gözler önüne sermektedir.
Türkiye'deki Şüpheli Kazalar ve Suikastlar
Türkiye'nin siyasi tarihinde de nice "kaza" görünümlü kırılma noktaları yaşanmıştır. Adnan Kahveci'nin şüpheli trafik kazası, Muhsin Yazıcıoğlu'nun helikopter kazası, Orgeneral Eşref Bitlis'in uçağının düşmesi, Gaffar Okan'ın suikastı ve Uğur Mumcu'nun bombalı saldırıda hayatını kaybetmesi, ülkenin yakın tarihine damga vuran karanlık olaylardır. Bu olaylar, bir milletin istikametini değiştirme niyetinde olan görünmez odakların imzasını taşımaktadır.
- Adnan Kahveci: Yolsuzluğun üzerine giden, ekonomik bağımsızlığı savunan bir "dava adamı" idi.
- Muhsin Yazıcıoğlu: "Sözüm söz, milletin iradesi söz" diyen bir yiğidin sesi, karla kaplı dağlarda yankılanarak susturulmak istendi.
- Orgeneral Eşref Bitlis: Güneydoğu politikalarında bağımsız bir çizgi arayan bir komutanın yolunun kesilmesiydi.
- Gaffar Okan: Devlet ile halk arasındaki barışı temsil eden bir idealin vuruluşuydu.
- Uğur Mumcu: "Kimlerin, kimlerle ne yaptığını" anlamış; fakat kaleminin ucundaki hakikat, birilerine fazla gelmişti.
Bu kazalar, suikastlar ve şüpheli ölümler, daima bir yükselişin eşiğinde, milletin özgüven kazandığı dönemlerde vuku bulmuştur. Mısır'da Katar heyetinin yaşadığı elim hadise de bu silsilenin başka bir halkası olabilir mi?
Adalet Suskun, Nil Kederli mi?
Mısır'ın kaderi, Türkiye'nin 40 yıl önceki aynasında görünmektedir. O aynada darbeler, zulümler, yasaklar, yaseminlerin karartıldığı baharlar vardır. Ancak o aynanın diğer yüzünde yeniden diriliş, yeniden ihya ve yeniden medeniyet vardır. Katar heyetinin kazası, belki görünürde bir tesadüf; lakin manen bir uyarıdır: Bu coğrafyada hiçbir şey rastlantı değildir. Her devrilmiş lider, her yitirilmiş fırsat, bizlere yeniden düşünme vazifesini yükler. Türkiye nasıl kendi göğünü karartan bulutları dağıttıysa, Mısır da bir gün o zulmetten sıyrılacaktır. Zira adalet, suyun hafızası gibidir; bastırıldıkça taşar, susturuldukça yankılanır.