
Gazze'ye Mektup: Bakırköy Hapishanesinden Filistin'e Umut Işığı!
Gazeteci Çiğdem Mater'in Bakırköy Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu'ndan Filistin'e uzanan mektubu, İsrail'in saldırıları altındaki Gazze'ye bir umut ışığı oluyor. Sanatçı Sohail Salem'in eserleriyle birlikte anlam kazanan bu mektup, direnişin ve dayanışmanın sembolü haline geliyor.
Çiğdem Mater'den Sohail Salem'e Mektup
Çiğdem Mater, mektubuna İstanbul'daki bir kadın hapishanesinden, koğuşundaki "kendime ait masamdan" seslenerek başlıyor. Hapishane kantininden aldığı mavi tükenmez kalem ve okul defteriyle yazılan bu mektup, Gazze'deki acıları ve umutları dile getiriyor. Mater, Uluslararası Gazze Mahkemesi'nin İsrail'in soykırım uyguladığı yönündeki kararını ve İsrailli uzman Omar Bartov'un "Ben bir soykırım uzmanıyım, görünce anlarım" sözlerini hatırlatıyor.
Mater, Sohail Salem'in İstanbul Bienali'ndeki defterinden gördüğü resimlerin kendisini derinden etkilediğini belirtiyor. "Resimlerini gördüm, defterine iliştirdiğin mektubunu okudum" diyerek Salem'e seslenen Mater, "Seni duydum, seni gördüm, seni anladım" mesajını iletiyor. Mater, Salem'in Deyr El Balah'ta yaptığı resimlerin, Bakırköy'deki bir hapishane koğuşuna ulaşmasının, belki de kendi mektubunun da elden ele Salem'e ulaşabileceği umudunu taşıdığını ifade ediyor.
Mater, iki yılı aşkın süredir patlamalar ve savaş uçaklarıyla yaşayan Salem'e, Filistin ve İsrail'e dair okuduklarını anlatıyor. Filistinlilerin ve İsraillilerin romanlarını, tarihçilerin kitaplarını, gazetecilerin tanıklıklarını okuyarak Filistin'deki acıları anlamaya çalıştığını belirtiyor. Rashid Khalidi'nin "Filistin: Yüzyıllık Savaş" kitabındaki savaşın gürültüsünü ve İsrail'in 1982'de Lübnan'ı yerle bir etmesini hatırlatıyor.
Kalem ve Kağıdın Önemi
Mater, Salem'in defterlerini ve mavi tükenmez kalemlerini Deyr El Balah'ta bir seyyar satıcıdan aldığını ve bunların basit malzemeler olduğunu söylediğini aktarıyor. Savaş ekonomisi nedeniyle paranın az olduğunu ve başka önceliklerin olduğunu belirten Mater, hapishane kantinindeki tek seçeneğin okul defterleri ve mavi tükenmez kalem olduğunu ifade ediyor. Kalem, kâğıt ve hapishanelerin tarihi boyunca hep bir mesele olduğunu ve sıklıkla yokluğuyla cezalandırma yöntemi olarak kullanıldığını vurguluyor. İsrail'in geçen sene katlettiği Hamas Lideri Yahya Sinvar'ın hapishanede yazdığı romanı hatırlatarak, kalem kâğıt meselesinin önemine dikkat çekiyor.
- Kalem ve kağıdın önemi
- Hapishanede yazmanın zorluğu
- Savaşın etkileri
Mater, Salem'in mektubunda söz ettiği menekşelerin İstanbul'a gelen defterlerde olup olmadığını bilmediğini, ancak Halil Cibran'ın Hırslı Menekşesi'ni okuyacağını belirtiyor. Görmediği menekşenin kendisine 2010'da Doğu Kudüs'te yaşadıkları dönemi ve ev sahibini hatırlattığını anlatıyor. Doğu Kudüs'teki Filistinlilerle İsrailliler arasındaki kavgaları ve yerleşimcilerin tapu iddialarını aktararak, her şeyin ne kadar çabuk normal kabul edildiğini sorguluyor.
Umut ve Dayanışma
Khalidi'nin kitabında, bugüne kadar 400 binden fazla Filistinlinin İsrail hapishanelerinde kaldığını belirten Mater, Salem'in de Ocak 2023'te tutuklandıktan sonra serbest bırakıldığını anlatıyor. Salem'in salıverildikten sonra çizmeye başlamasını ve bunun kendisini ıstıraptan kurtarmak için elzem olduğunu fark etmesini aktaran Mater, savaş hikâyelerinde, Holokost anılarında ve hapishane hatıratlarında buna benzer çok sayıda cümle okuduğunu ifade ediyor. Korkuyu, öfkeyi, acıyı, hırsı ve umudu içinden çıkarmak için çizmenin önemine değiniyor. Mater, kendisinin çöp adam bile çizemediğini, ancak Salem'in içinden çizgiyle çıkanların, hapishanede kendisinden yazıyla çıktığını belirtiyor. Mavi tükenmez kalemlerin ve okul defterlerinin varlığının ne kadar değerli olduğunu vurguluyor.
Mater, huzursuzluğu anlatmanın ve huzursuz etmenin her şeyden daha önemli olduğunu ifade ediyor. Bütün dünyanın ne kadar geç kaldığını ve ne çok "ama" dediklerini sorguluyor. 60 binden fazla Filistinlinin öldürüldüğünü ve cümlelerin failsiz kurulduğunu belirten Mater, İsrail'in 1947'den itibaren halkla ilişkilerin tüm imkânlarını kullanarak var olma hakkı üzerinden dev bir savaş mekanizması olmasını meşrulaştırdığını ve herkesin buna "Eyvallah" dediğini söylüyor. Mater, sağdan, soldan, Amerika Birleşik Devletleri'nden ya da Arap dünyasından, Türkiye'den ya da Avrupa'dan, her yerden yüz yıl kadar geç kalındığını ifade ediyor. Ancak bu sefer çok geç de olsa seslerin duyulduğunu ve "Buradayız" demeyi başardıklarını belirtiyor. Mater, bunun bir işe yarayıp yaramayacağını bilmediğini, ancak öfkenin, huzursuzluğun, korkunun ve iç çalkantının Deyr El Balah'tan çıkıp buraya kadar geldiğini vurguluyor. Şeria Nehri'nden çıkıp Akdeniz'e geldiğini söyleyerek, Salem'in öfkesini, huzursuzluğunu, hırsını, acısını ve umudunu paylaştığını ifade ediyor. Mater, kalemin tükenmemesi ve defterin bitmemesi dileğiyle mektubunu sonlandırıyor.
Çiğdem Mater'in Bakırköy Hapishanesi'nden Gazze'ye yazdığı bu mektup, sadece bir dayanışma mesajı değil, aynı zamanda Filistin'deki acıları ve umutları dünyaya duyuran bir çığlık niteliğinde. Sanatın ve yazının gücüyle örülen bu mektup, direnişin ve umudun asla tükenmeyeceğini gösteriyor.











