Eski Zorlu Holding CEO'su Cem Köksal, hakkında açılan davadan beraat etti. Köksal, bir şirket içi mailinde yer alan Ramazan ayı kutlamalarıyla ilgili ifadeleri nedeniyle "Zincirleme şekilde inanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme" suçundan yargılanıyordu. Mahkeme, Köksal'ın "Suç kastının bulunmaması" gerekçesiyle beraatine karar verdi.
Davanın Arka Planı
Olay, Zorlu Holding'in eski CEO'su Cem Köksal'ın, Vestel CEO'su Ergün Güler'in tüm şirkete gönderdiği Ramazan ayı tebriği içerikli maile verdiği yanıtla başladı. Köksal, şirketin kutlama günleri listesinde böyle bir kutlama olmadığını ve bu tür olayların bir daha tekrarlanmamasını istediğini belirten bir mail göndermişti. Bu durum üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Köksal hakkında re'sen soruşturma başlatılmıştı.
Cem Köksal, 1 yıl 3 aydan 5 yıl 3 aya kadar hapis cezası istemiyle yargılanıyordu. Dava, İstanbul Adalet Sarayı 24. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Duruşmaya Cem Köksal, Ergün Güler ve avukatlar katıldı.
Mahkeme Süreci ve Karar
Duruşmada Cem Köksal, suçlamaları reddetti ve amacının kimsenin inanç özgürlüğünü engellemek olmadığını savundu. Köksal, mailinin yanlış anlaşıldığını ve sadece şirket politikalarına uygun davranılmasını sağlamak istediğini ifade etti. Vestel CEO'su Ergün Güler de Köksal'ın herhangi bir kötü niyet taşımadığını ve sadece kurumsal bir hassasiyet gösterdiğini belirtti.
Mahkeme, yapılan savunmaları ve delilleri değerlendirdikten sonra Cem Köksal'ın beraatine karar verdi. Kararda, Köksal'ın "Suç kastının bulunmaması" ve eyleminin inanç özgürlüğünü engelleme amacı taşımadığı vurgulandı.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 24. maddesi din ve vicdan özgürlüğünü güvence altına alır. Bu madde, herkesin dilediği inanca sahip olma, ibadet etme ve öğretme özgürlüğünü korur. Ancak, bu özgürlüklerin kullanımı başkalarının haklarını ihlal etmemeli ve kamu düzenini bozmamalıdır.
Beraat Kararının Etkileri
Cem Köksal'ın beraat kararı, benzer davalar için emsal teşkil edebilir. Karar, ifade özgürlüğü ve kurumsal iletişim sınırları konularında da önemli tartışmaları beraberinde getirebilir. Hukukçular, kararın gerekçeli metninin incelenerek, benzer durumlarda nasıl bir yaklaşım sergilenmesi gerektiği konusunda daha net bir fikir edinilebileceğini belirtiyor.
Bu dava, Türkiye'de inanç özgürlüğü ve ifade özgürlüğü arasındaki hassas dengeyi bir kez daha gündeme getirmiştir. Karar, bu konudaki tartışmaların daha da derinleşmesine ve farklı görüşlerin ortaya çıkmasına zemin hazırlayacaktır.