
Barış Demek Cesaret Demek! Türkiye'de Barışın Kırılgan Yüzü
Barışı konuşmak, konuşabilmek... Günümüzde Türkiye'de barışı telaffuz etmek bile bazı çevrelerce cesaret işi sayılıyor. Bu durum, sorunun sadece siyasette değil, toplumsal vicdanda derin yaralar açan bir suskunlukta olduğunu gösteriyor. Barış, her toplumun ve her canlının temel ihtiyacıdır; faşizme, savaşa ve sömürüye karşı duruşu simgeler. Dolayısıyla barış talebi, sadece çatışmasızlık değil, aynı zamanda eşitlik, özgürlük ve adalet arayışıdır. Bu nedenle barışı savunmak, politik bir lütuf değil, insani bir görevdir.
Barışın Kırılganlığı ve Sırrı Süreyya Önder'in Mirası
Sırrı Süreyya Önder'in vefatıyla birlikte yeniden gündeme gelen barış meselesi, Türkiye'de hala ne denli kırılgan bir zeminde durduğunu açıkça gösteriyor. Onun yaşamı boyunca kurduğu sözler, ülkenin barış hafızasında silinmeyecek izler bırakmıştır. Şimdi ise, ardında bıraktığı mirası sahiplenmek ve devam ettirmek hepimizin sorumluluğundadır. Eğer siyaset, barışı sağlamak için çabalamıyorsa, engelleme, yokuşa sürme veya susma gibi bir hakka sahip değildir. Toplumsal barış için mücadele etmeyen her siyaset, zamanla itibarını kaybeder. Çünkü halk, barışı sadece söyleyenleri değil, uğruna bedel ödeyenleri de tanır.
Dünya Tarihinde Barış Süreçleri: Bedeller ve Yüzleşmeler
Barış süreçleri, dünya tarihinde her zaman kırılgan ve bedellerle dolu olmuştur. Kolombiya'da FARC ile hükümet arasında yıllarca süren müzakerelerin ardından 2016'da imzalanan barış anlaşması, halk oylamasında çok küçük bir farkla reddedilmişti. Süreci sahiplenmeyen toplumsal kesimler, o reddin ardından tekrar başlayan şiddetin ilk kurbanları oldu. On binlerce insanın hayatını kaybettiği o uzun iç savaş, barışın sadece bir imza değil, kolektif bir irade meselesi olduğunu acı bir şekilde gösterdi.
Benzer şekilde, Güney Afrika'da apartheid rejimi sona erdiğinde barış, sadece bir geçiş süreci olarak değil, aynı zamanda yüzleşmenin adı olarak da tanımlandı. Nelson Mandela'nın önderliğinde kurulan Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu, devlet şiddetinin, ırkçılığın ve adaletsizliğin üstünü örtmek yerine açığa çıkararak toplumsal iyileşmenin yolunu açtı. Barış burada, adaletin ertelenmesiyle değil, adaletin ses bulmasıyla mümkün oldu. Bu tarihi örnek, barışın ancak cesur bir yüzleşmeyle kalıcılaşabileceğini bizlere hatırlatıyor.
Barış İçin Şimdi Ne Yapmalı?
Barış hakkında söz kurmak, ertelenemez bir eylemdir. Bu konuda çekimser davrananların değil, cesaretle konuşanların zamana meydan okuduğu bir dönemdeyiz. Söz şimdi bizde, sorumluluk da öyle. Barış için atılacak adımlar şunlar olabilir:
- Toplumsal diyalog platformları oluşturmak
- Eğitim yoluyla barış kültürünü yaygınlaştırmak
- Adaleti sağlamak ve mağdurların sesini duyurmak
- Siyasi arenada barışçıl çözümleri desteklemek
Barış hakkında söz kurmak, geciktirilecek bir eylem değildir. Bu meselede imtina edenlerin değil, cesaretle söz söyleyenlerin zamana meydan okuduğu bir dönemdeyiz. Söz şimdi bizde, sorumluluk da öyle.