Komisyonda Gizlilik Tartışması: Yanlış Algı mı, Şeffaflık Nerede?
Aktüel

Komisyonda Gizlilik Tartışması: Yanlış Algı mı, Şeffaflık Nerede?


11 August 20255 dk okuma4 görüntülenmeSon güncelleme: 11 August 2025

Medyaradar siyaset analisti Atilla Akar, "Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu"nun gizlilik kararlarını değerlendirerek, kamuoyunda oluşan algının yanlış olabileceğini öne sürdü. Akar, devlet işlerinde her şeyin şeffaf olamayacağını, ancak istisnai durumların kural haline getirilmemesi gerektiğini vurguladı.

Komisyonun Gizlilik Kararları: Ne Anlama Geliyor?

Komisyonun ilk kararlarından biri, tutanakların 10 yıl boyunca yayınlanmaması oldu. Bu durum, kamuoyunda "Hoop, ne oluyoruz?" şeklinde bir tepkiye yol açtı. Akar, bu gizliliğin nedeninin, ikinci toplantıya MİT Başkanı İbrahim Kalın, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ve İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'nın katılması olduğunu düşünüyor. Yani, sürekli bir gizlilik değil, oturuma özel bir durum söz konusu olabilir.

Akar'a göre, bu konu tartışılmalı ve doğru temelde ele alınmalı. Aksi takdirde kafa karışıklığı oluşabilir. İnsan zihni genellikle ya ak ya kara olarak çalışır ve kesin yargılar geçerlidir. Bu nedenle, komisyonda yasak konusunun yanlış veya kasıtlı bir algı çalışması olabileceği de göz önünde bulundurulmalı.

Şeffaflık Çağrıları Ne Kadar Gerçekçi?

Kimileri, her konunun açıkça tartışılması gerektiğini düşünerek şeffaflık çağrıları yapıyor. Ancak Akar, devlet işlerinde her şeyin şeffaf olamayacağını savunuyor. Önemli olan, fırsatçı bir şekilde kötüye kullanmamak. Diğer yandan, bazıları ise konunun neredeyse bütünüyle gizli tutulması gerektiğini düşünüyor. Ancak bu da pratikte mümkün görünmüyor.

Akar, iki aşırı bakış açısının da bir noktada buluşma eğiliminde olduğunu belirtiyor. Meclis yönetmelikleri ve yasalar açısından ayrıntıları bilinmese de, bazı konuların gizli tutulması gerekebilir (savaş durumları, devletin güvenliğini ilgilendiren konular, devlet sırları, istihbarat mevzuları gibi). Ancak bu istisnai durumların kural haline getirilmemesi gerekiyor.

  • Her şeyin açıkça görüşülmesi diye bir kural yok.
  • İstisnai durumlar (devlet sırları vb.) olabilir.
  • Ancak istisnalar kural haline getirilemez.

"Bizden Ne Saklanıyor?" Duygusu

Akar, her şeyin kapalı tutulmasının da doğru olmadığını vurguluyor. Sürgit bir kapalılık, "Aşırı ve gereksiz tedbir" kategorisine girer. Bu durum, millette "Bizden ne saklanıyor?", "Neyi duymamız istenmiyor?" kuşkusunu uyandırır. Çözüm ise belli: samimi açıklık.

Eğer bu yol istismar edilirse, birileri toplumdan gelebilecek tepkilerden çekiniyor olabilir. Mümkünse toplumu bu işe hiç karıştırmama veya en az karıştırma yanlısı olabilirler. Bu durum, soru ve endişeleri gidermek yerine daha karmaşık hale getirebilir. Bu doğrudan milletin geleceğini ilgilendiren bir durumdur ve "Millete rağmen", kapalı kapılar ardında kuşku doğabilecek şekilde çözülemez.

Toplum zaten pek ikna olmuş görünmüyor. Projenin müellifleri de bunun farkında olmalı ve çareyi her ne pahasına olursa olsun "Yangından mal kaçırır" gibi bir an önce kotarmaya kalkışmamalılar. Aksi takdirde ortamda spekülasyona fırsat verecek bilgiler uçuşmaya başlar ki olay hepten karışır.

Atilla Akar'ın analizi, komisyonun gizlilik kararlarıyla ilgili kamuoyunda oluşan soru işaretlerine ışık tutuyor. Şeffaflık ve gizlilik dengesinin doğru kurulması, toplumun güvenini kazanmak ve sağlıklı bir tartışma ortamı yaratmak için büyük önem taşıyor. Aksi takdirde, dedikodular ve spekülasyonlar gerçeğin önüne geçebilir.